Yalan
Bir gün padişah eğlence olsun diye bir yarışma düzenlemiş. Padişaha yalan söylemeyi becerebilene bir küp dolusu altın verecekmiş. Yalancılar, hemen sarayın yolunu tutmuşlar;
– Bir kuş, aslanı aldığı gibi yuvasına götürdü.
– Burada yalan ne var ki? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Alır götürür tabii ki
– Komşu ülke eşeği kral yapmışlar
– Burda da yalan yok. Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını duşurmuş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral da tabii ki odur
– Gökyuzune ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
– Burada yalan bulamadım. Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş.
Bu arada Kayserili çıkagelmiş;
– Padişahım, babamdan bir küp dolusu altın borç almıştın. Geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde 🙂